Erdoğan’dan “başkomutanlık” vurgusu

Cumhurbaşkanı ve Recep Tayyip Erdoğan, “Milli Savunma Üniversitesi Hava Harp Okulu Komutanlığı Diploma ve Sancak Devir Teslim Töreni”nde açıklamalarda bulundu. Törede uzun bir konuşma yapan Erdoğan, “Türk Silahlı Kuvvetleri milletimizin bağrından çıkan kahramanlar ocağıdır. Disiplin vazife şuuru caydırıcılık ve çalışkanlık noktasında tüm dünyanın hayranlık duyduğu bir orduya sahibiz. Türkiye Cumhurbaşkanı ve Başkomutan olarak şanlı ordumuzun asil mensuplarıyla her zaman iftihar ediyorum” diye konuştu.

Erdoğan’ın açıklamaları şöyle:

Dün öncelikle Kara Harp Okulumuzda cami açılışı yaptık. Ardından da diploma törenimizi gerçekleştirdik. Tabii bu yıl bizleri özellikle duygulandıran Kara Harp Okulu mezuniyetinde birinciliği yine bir kızımız almıştı. Bugün Deniz Harp Okulunda yine birinciliği bir kızımız aldı. Biraz sonra Hava Harp Okulunun mezuniyet töreninde yine birinciliği bir kızımız alacak. Bu herhangi bir tesadüf değil. Kızlarımızın gerçekten harp okullarımıza olan ilgi ve alakası.

Ayrıca dün akşam Cumhurbaşkanlığı Külliyemizde çok değerli misafirlerimizle birlikte 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı büyük bir coşkuyla kutladık. Dünyanın farklı köşelerinde kahraman ordumuzu ve milletimizi temsilen görev yapan Mehmetçiklerimizin yürek tellerimizi titreten, milletimizin göğsünü kabartan mesajlarını dinledik.

427 ASLAN PARÇASINI MEZUN EDİYORUZ
Şimdi de Deniz Harp Okulundayız. Siz bahriyelilerimizin mezuniyet sevincine iştirak ediyoruz. Bugün 410’u Türk ve 17’si misafir olmak üzere toplam 427 aslan parçasını Deniz Harp Okulumuzdan mezun ediyoruz. Her birinizi ayrı ayrı tebrik ediyor, alınlarınızdan öpüyor, yeni görev yerlerinizde Rabb’imden üstün başarılar niyaz ediyorum. Öncelikle fedakarlıkları özverili çabaları ve destekleriyle bu mutlu günü yaşamanıza vesile olan ailelerinizi kutluyorum. Sizlerin güzide birer harbiyeli olarak yetişmenizi sağlayan hocalarınıza ve komutanlarınıza ayrıca teşekkür ediyor, kendilerine şahsım milletim adına takdirlerimi iletiyorum.

“GEREKİRSE KORKUSUZCA ŞAHADETE YÜRÜYECEKSİNİZ”
Misafir teğmenlerimize de ülkelerinde muvaffakiyetler temenni ediyorum. Türkiye’nin fahri elçisi olarak gördüğümüz bu kardeşlerimizle kurduğumuz gönül köprülerini inşallah daha nice yıllar boyunca devam ettireceğiz. Onların da sizlerle milletimizle ve ülkemizle tesis ettikleri ilişkileri her daim muhafaza edecekleri inancındayım. Şunu evvel emirde ifade etmek isterim 251 yıldır iftihar vesilemiz olan köklü bir kurumun mensubu olmaktan ne kadar kıvanç duysanız azdır. Bahriyeli olmanın böyle güzide bir eğitim kurumunda eğitim görmenin aynı zamanda ciddi sorumlulukları da beraberinde getirdiğini unutmayınız.

Askerlik mesleğinin çeşitli kademelerinde hizmet ederken bu çatı altında kazandığınız bilgi, disiplin ve değerler sizin her zaman rehberiniz olacaktır. Vatanımıza milletimize devletimize karşı görevlerinizi en güzel şekilde yerine getireceksiniz. Gerekirse bu uğurda tıpkı kahraman ecdadımız gibi, şairin ifadesiyle anadan, yardan, serden geçecek, korkusuzca şahadete yürüyeceksiniz.

“DÜNYANIN HAYRANLIK DUYDUĞU BİR ORDUYA SAHİBİZ”
Türkiye’yi yüceltmek Mavi Vatan’daki hak ve hukukumuzu korumak için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayacaksınız. Üzerinizdeki o ak üniformayı hiçbir leke bulaştırmadan şanla şerefle ömür boyu taşıyacaksınız. Ben bu kararlılığı bu yiğitliği ve inanmışlığı şu an karşındaki tabloda görüyorum. Ne diyor İstiklal Marşımızda, “Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda. Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda. Canı cananı bütün varımı alsın da hüda. Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.” Sizlerin mücadelesiyle sizlerin fedakarlıklarıyla hiçbir güç aziz milletimizi vatanından kopartamayacak. Ay yıldızlı al bayrağımız semalarımızda nazlı nazlı dalgalanmaya devam edecek. İstiklal ve istikbalimizin timsali olan ezanı Muhammedi’ler gök kubbemizi çınlatmayı sürdürecektir.

Türkiye mazlum ve mağdurların hamisi kimliğiyle ilelebet payidar olacak Türk milleti daha nice asırlar boyunca tarih yapmaya tarih yazmaya tarihe istikamet çizmeye devam edecektir. Rabb’im ayağınıza taş değdirmesin diyorum. Türk Silahlı Kuvvetleri milletimizin bağrından çıkan kahramanlar ocağıdır. Disiplin vazife şuuru caydırıcılık ve çalışkanlık noktasında tüm dünyanın hayranlık duyduğu bir orduya sahibiz. Türkiye Cumhurbaşkanı ve Başkomutan olarak şanlı ordumuzun asil mensuplarıyla her zaman iftihar ediyorum.

Milletimizin göz bebeği olan silahlı kuvvetlerimizi daha da güçlendirmek için aralıksız çalışıyoruz. Geçen hafta Deniz Kuvvetlerimizin gücüne güç katacak çeşitli deniz platformlarını hizmete aldık. Aksaz Tersane Komutanlığımızın açılışında Pirireis denizaltımızı hizmete verdik. Hızırreis denizaltımıza bayrak çektik. Murat Reis denizaltımızın havuz donatım faaliyetlerini başlattık. Ayrıca 2, 3, 4 numaralı akaryakıt gemilerimiz ile 3000 tonluk denizaltı havuzunu donanmamızın istifadesine sunduk. Yeni tip denizaltı projemizi adım adım hayata geçiriyoruz. Hızır Reis denizaltımızı 2025 yılında, Murat Reis denizaltımızı 2026 yılında hizmete almayı planlıyoruz. Kalan 3 denizaltımızı da inşallah 2029 yılına kadar tamamlayacağız. Böylece muadillerine göre üstün vasıflara sahip 6 modern denizaltımızı deniz kuvvetlerimizin saflarına katmış olacağız.

“YENİ TİP DENİZALTI PROJEMİZİ ADIM ADIM HAYATA GEÇİRİYORUZ”
Milli sistem ve cihazlarla donatıp milli silahları kullanacağımız MİLDEM projemizle inşallah bu alanda dünyanın sayılı ülkeleri arasına gireceğiz. Donanmamızın şu anki Amiral gemisi olan Anadolu’nun ağabeyi olacak uçak gemimizle ilgili temaslarımız devam ediyor. SİHA gemimizden sonra uçak gemimizin de katılımıyla Türk Donanması çok farklı bir lige yükselecek. İnsansız sistemlerle birlikte hava savunma sistemlerinde de kendimizi sürekliye geliştiriyoruz. Füze, torpido, deniz topu, radar, uçak savar, lançer gibi kritik alanlarda her gün yeni bir eşiği aşıyoruz. Etkin caydırıcılığı ve harekat kabiliyetiyle yüksek bir deniz kuvveti olmak neyi gerektiriyorsa onu yapmanın gayretindeyiz. Son 22 yılda kat ettiğimiz mesafeyi basamak yaparak inşallah çok daha fazlasını başaracağız.

BİZ BUNLARA KULAK ASMAYACAĞIZ
Biliyorsunuz herkesin denizi ufku kadardır. Bizim tüm hedeflerimize çıkıp birileri hayal diyebilir. Birileri Mavi Vatan’ı masal olarak görebilir. Birileri Türkiye’yi maceracı olmakla, macera aramakla itham edebilir. Birileri milletimizin vizyonunu 782 bin kilometrekare ile sınırlandırmaya çalışabilir. Hatta Türkiye’nin Libya’da, Somali’de, Katar’da, Irak’ta, Balkanlar’da, Asya’da, Afrika’da ne işi var diyen işgüzarlar da çıkabilir. Geçmişte olduğu gibi bugün ve yarın da Türkiye’nin vizyonundan, Türkiye’nin mücadelesinden rahatsızlık duyanlar olabilir. Biz bunlara kulak asmayacağız. Önümüze bakacağız, gözümüzü bir an olsun ufuktan ayırmayacağız.

Türk dış politikasına Ankara eksenli bakmak yerine Batı başkentlerinin pencerelerinden bakanların tezyinatlarına aldırmayacağız. Hazreti Mevlana’nın pergel metaforunda olduğu gibi pergelin sabit ucunu ülkemizin çıkarlarına sabitleyecek, diğeriyle tüm dünyayı kucaklayacağız. 360 derecelik bakış açısıyla meselelere yaklaşacak, olabilecek en geniş perspektifle gelişmeleri değerlendireceğiz. Doğu ile ilişkilerimizi güçlendirirken, Batı ile köklü işbirliğimizi ilerletmenin yollarını arayacağız. Daha bir asır önce bir arada yaşadığımız halklarla bugün aramızda sınırların olması gönül coğrafyamızdan kopacağımız anlamına gelmez.

“TÜRKİYE YÖNÜNÜ SADECE BATI’YA DÖNEREK MENZİLİMAKSUDUNA VARAMAZ”
Biz dünyanın 34 farklı ülkesinden 78 şehitliği olan bir ülkeyiz. Biz aynı zamanda Çanakkale Şehitliğinde Gazze’nin, Halep’in, Şam’ın, Kudüs’ün, Gümülcine ve Bağdat’ın evlatlarını misafir eden bir ülkeyiz. Komşumuz Irak’la, İran’la, Suriye ile 4 asır yönetimimiz altında olan Filistin’le ilgilenmemizi eleştirenler art niyetli değilse cahildirler. Türkiye’nin Suriye’de, Irak’ta, Katar’da ne işi var demek ufuksuzluktan tam anlamıyla bir akıl tutulmasıdır. Bakınız burada şunu çok net ifade etmek isterim. Türkiye yönünü sadece Batı’ya dönerek menzili maksuduna varamaz.

Türkiye doğu ile ve Batı ile ilişkilerini eş zamanlı bir şekilde geliştirirse, güçlü müreffeh itibarlı ve etkin bir ülke olabilir. Bunun dışında her yol Türkiye’ye fayda değil zarar verir, denklem dışına atar. Dolayısıyla biz birilerinin iddia ettiği gibi Avrupa Birliği’yle Şangay İşbirliği Teşkilatı arasında bir tercih yapmak mecburiyetinde değiliz. Doğu ile ilişkilerimizi güçlendirirken, Batı ile köklü iş birliğimizi ilerletmenin yollarını arayacağız. Daha bir asır önce bir arada yaşadığımız halklarla bugün aramızda sınırların olması, gönül coğrafyamızdan kopacağımız anlamına gelmez.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir